CWEEL Türkiye tarafından düzenlenen “Kapsayıcı, Akıllı Şehirler Oluşturmak ve Sektörler Arası Karbondan Arınmak İçin Nasıl Adımlar Atılmalı?” konulu söyleşi 4 Aralık 2020 tarihinde gerçekleştirildi. Moderatörlüğünü Gülcan Ergün’ün yürüttüğü söyleşiye Kathy Julik-Heine konuşmacı olarak katıldı.
Açılışta konuşan AEE Türkiye Üyesi Ebru Okutan, Enerji Mühendisleri Derneği (AEE)’nin bir parçası olarak çalışmalarını sürdüren Enerji ve Çevre Liderliğinde Kadın Konseyi CWEEL hakkında bilgilendirme yaparak CWEEL Türkiye’nin, TTMD ile iş birliği içinde kurulduğunu ve çalışmalarını sürdürdüğünü belirtti.  
Etkinlik moderatörü Gülcan Ergün ise, günümüzde dünya nüfusunun yarısından fazlasının kentlerde yaşadığını ve zamanımızın çoğunun kapalı alanlarda geçtiğini belirterek kentlerde yaşayan insanlara sağlanan hizmetlerin kapsayıcı bir yaklaşımla yürütülmesi gerektiğine dikkat çekti. Ergün, düşük karbon tüketimi ve farklı sektörler genelinde karbondan arındırılmış bir ekonomi kurgulanması için çaba sarf edilmesinin önemini vurguladı.
Konuşmacı Kathy Julik-Heine, ilk olarak Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi (SDG) 11’nin amacının kentleri kapsayıcı, güvenli, esnek ve sürdürülebilir hale getirmek olduğunu söyleyerek 2050 yılına kadar dünya nüfusunun kentlerde yaşama oranının %70’e çıkacağının öngörüldüğünü, bunun sonucunda yaşam alanlarının daha küçük bölgelerde yoğunlaşmasının toplumun iklim değişikliğinin etkilerine daha açık olmasına yol açtığını ve ekonomik kalkınma, sosyal kalkınma ve sosyal refaha ilişkin daha büyük ve yenilikçi çözümler gerektiğini belirtti.  Akıllı kent gelişimine yönelik kapsayıcı dijital çözümler içeren bir çalışma hakkında bilgiler aktaran Julik-Heine, kent yöneticilerinin geçmişte yapılan hataların tekrarlanmaması için her aşamada kendilerine sormaları gereken sorular olduğunu söyledi: “Tasarım evresinde kent nüfusunun yeterince çeşitli kesimlerinin katılımını sağladık mı? Teknolojimizin veya programımızın, kent nüfusunun herhangi bir segmentini atlayıp atlamadığını değerlendik mi? Uygulama evresinde girişimin performansını toplumun çeşitli kesimleriyle test etmemizi sağlayan pilot konumlar belirledik mi ve kent sakinlerini veri gizliliği hakkındaki görüşmelere dahil ettik mi? Hizmet ettiğimiz topluluğa adil bir şekilde temsil eden ölçütleri seçmeye özen gösterdik ve potansiyel bilinçsiz önyargıları tespit ettik mi? gibi sorular sorulmalıdır.”
Akıllı şehirleri, veri kullanarak tasarım ve hizmetler hakkında bilgiye dayalı kararlar veren kentler olarak tanımlayan konuşmacı; birkaç akıllı şehir örneği üzerinden elde edilen verileri açıkladıktan sonra, bu girişimlerin sonucunda kapsayıcılık ve katılım sayesinde vatandaşlarla uzun vadeli güven inşa edilebileceğini ve buna bağlı olarak da ekonomik refah ve büyüme sağlanabileceğini söyledi.
Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi madde 13’ün karbondan arındırma finansmanı hakkında bilgiler aktaran Julik-Heine, iklim değişikliğine karşı harekete geçmek için soruna çok sektörlü bir yaklaşım geliştirilmesi gerektiğini söyledi: “Karbondan arındırma hakkında çok fazla konuşuluyor ancak diğer sera gazı emisyonları hakkında da konuşulmalıdır. Örneğin soğutucularda kullanılan florlanmış gazların küresel ısıma potansiyeli, karbondan çok daha yüksek olsa da, toplam hacimdeki yeri daha küçük. Ayrıca, endüstriyel ve tarımsal faaliyetlerden kaynaklanan metan ve azot oksit emisyonları var. Tüm bu emisyonları, sıfıra yaklaştırmak zorundayız.”
Yatırımların oluşturduğu finansman değerleri ve yaşam döngüsü ile ilgili bilgi veren konuşmacı, Amerika’da uygulanan yeşil banka ve yeşil tahvil sistemlerini anlattı. Son bölümde akıllı kentler ve iklim eyleminin kesişim noktası hakkında konuşan Kathy Julik-Heine: “Üç ana sonuca ulaşıyoruz. İlk olarak iklim eyleminin toplu ve küresel bir eylem olması gerekiyor ki bu oldukça uzun bir süreç. Bu eylemlerin etkileri yerel ve vatandaşların kentlerde yoğunlaşmasıyla giderek daha yerel bir hale geliyor. İkinci olarak tüm bu konularda gerçek bir inovasyon gerekli. Dolayısıyla, iklim değişikliği ve sürdürülebilirlik konusundaki zorluklar bazı yönlerden henüz çok yeni ve bu yönüyle yeni yöntemler gerektiriyor. Son olarak tüm yaklaşım ve uygulamalar çerçeveler dahilinde çözülmesi amaçlanan soruna özel bir çözüm olması gereklidir. Tüm sorunlara uygulanabilecek tek bir çözümden bahsedemeyiz.”
CWEEL Türkiye İkinci Söyleşisi Yapıldı CWEEL Türkiye İkinci Söyleşisi Yapıldı CWEEL Türkiye İkinci Söyleşisi Yapıldı CWEEL Türkiye İkinci Söyleşisi Yapıldı CWEEL Türkiye İkinci Söyleşisi Yapıldı CWEEL Türkiye İkinci Söyleşisi Yapıldı

Bizi Takip Edin

Sosyal medya hesaplarımızdan bizi takip edebilirsiniz.